Mazhar Taşkesenlioğlu

 Mazhar Taşkesenlioğlu


Kurucumuz Duran Kömürcü’nün Ağzından Mazhar Taşkesenlioğlu Hoca Efendi’nin Hayatı

1931 yılında Erzurum’da doğdu. Kur’ân-ı Kerîm’i hatmettikten sonra ilk fıkıh bilgilerini babası Taşkesenlioğlu Şeyh Mehmet Sırrı Efendi’den aldı. Ardından amcazadeleri olan Taşkesenli Medresesi dersiâmlarından Alâaddîn Efendi, Şâhabeddin Efendi ve Mehmet Efendi’den sarf, nahiv, mantık, belâgat gibi ilimleri okudu. Bitlis Norşin’de Muhammed Maşuk Efendi’den meânî, beyân ve bedî‘ dersleri aldı.

Hocasının tavsiyesiyle Siirt Baykan’da Muhyiddîn Evrensel Efendi ve Molla Sadreddin Yüksel Hoca Efendi’den fıkıh, hadis, akaid, tefsir ve usûl dersleri okudu, bu hocalardan icazet aldı. Erzurum’da uzun yıllar fahri vaizlik yaptı ve birçok talebe yetiştirdi. 1982 yılında İstanbul’a yerleşti. 29 Nisan 1989’da İstanbul’da vefat etti.

Nasıl Tanıştım?

1979–1980 yıllarında İbn Âbidîn’i yayımlıyorduk. Rahmetli Ahmet Davudoğlu Hoca vefat edince, kitap yarım kaldı. “Bu işi kim tamamlayabilir, altından kalkabilecek bir hoca var mı?” diye sormaya başladık. Birkaç kişiyle görüştük, tercüme örnekleri aldık ama tatmin olmadık.

Sonunda çocukluk arkadaşım Konyalı Mehmet Savaş’a gittim. Onun da itirazına fırsat bırakmadan bir teyp ve gerekli malzemeleri alıp işe başladık. Mehmet Hoca okuyordu, biz de çözüyorduk. Ama yoğun olduğu için iş ilerlemiyordu. Bir çıkış yolu ararken, bir gün kınalı koç gibi sarı sakallı yiğit bir adam çıkageldi:

“İbn Âbidîn’i ben hallederim. Yalnız yanıma bir kâtip verirseniz, ben söyleyeceğim o yazacak!” dedi.

İçimden “Allah’ın Erzurum’undan gelmiş, burada âlimlik taslıyor” diye geçirdim. Ama kendinden emin tavrını, dik duruşunu, güvenini görünce içim ısındı. Zor bir eser olan İbn Âbidîn’in tercümesine başladılar. Küçük Ayasofya’daki binaya sabah gelir, akşam giderlerdi. Bu çalışma eseri tamamlayana kadar sürdü.

Onu tanıdıkça huylarımızın, hatta aile yapımızın bile benzediğini gördüm. O neyle dertliyse, ben de benzeriyle dertliydim. Dostluğumuz derinleşti, kopmaz bir bağ oluştu.

Mazhar Hoca Nasıl Biriydi?

Mazhar Hoca hem âlim hem mücahiddi. Bildiğini yaşayanlardandı. Gözünü budaktan sakınmaz, doğruyu söylemekten çekinmezdi. Her hâline şükreder, her şeyin Allah’tan geldiğini söylerdi. Tanıdığım en merhametli ve en şefkatli babalardan biriydi.

Kur’ân’dan ayrılmaz, Peygamber’in yolunu izlerdi. “Allah’ın Kur’ân’ından başka sistem yoktur, geri kalanı tâğuttur” derdi ve bu anlayışla yaşardı.

Bir Hatıra: Tahran Seyahati

1980’li yıllarda Humeynî İslam devrimini yapmış, Müslümanları Tahran’a davet ediyordu. Biz de heyecanlanmıştık. Caferî fıkhı değil, “İslam birliği” hedefinden bahsediliyordu. Bir davet üzerine üç arkadaşımızı Tahran’a gönderdik. Mazhar Hoca da Ehl-i Sünnet’e dair bir bildiriyle gitti.

“Bizi beş yıldızlı bir otele yerleştirdiler. Toplantıya katılmak için yola çıktık. Rehber aracılığıyla niyetimizi bildirdik. Ama o gün sıra gelmedi, ertesi gün de... Sonunda kimse aramadı, biz de geri döndük. Refüze edilmiştik.”

Zorluklar, Sabır ve Gayret

Dönüşte, Müslümanlarla temasa geçerek legal yollardan mücadeleye başlamaya karar verdik. Tam bu günlerde büyük oğlu vefat etti. Ölüm şekline çok üzüldü ama sabrını kaybetmedi. “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” dedi ve hayatına devam etti. Evlat sevgisini oğlu Ali ve küçük kızı Berna’da giderirdi. “Küçükler tatlı olur” derdi.

İsyankâr Ruh ve Şerîat Sevdası

Kur’ân’a uymayan her şeye karşıydı. İnsanlardan uzak durmasının sebebi buydu. Sessiz, uysal biriydi ama yeri geldiğinde sarı sakalı kabarır, aslan kesilirdi. Sık sık bana:

“Müslümanlar uyutulmuş, uyanık olanların da üzerine tül perde örtülmüş” derdi. “Bunları uyandırmalı, şoke edecek hareketlerle harekete geçirmeliyiz. Şeriatı öğretmeliyiz.”

İlim ve Davâ Adamı

Muhammed Ali Sâbûnî ile Yalova’da görüşüp Ahkâm Tefsiri’ni tercümeye başlaması da bu gayretin bir parçasıydı. Modern sistemlerin İslam hukukunu unutturduğunu söylerdi. Hedefi Kur’ân ve Sünnet’ti. Ehl-i sünnet yolunu izlemeyi “hedefe varmanın en kısa yolu” olarak görürdü.

Vedâ

Yıllardır özlüyorum onu. Sarı sakalına dokunup “kardeşim” demek istiyorum. Çünkü o benim dostumdu. Güvenilir ve mertti. İlmi sadece öğrenmek için değil, yaşatmak için okurdu. Sayfalar arasında kalan bilgileri ümmetin hizmetine sunardı.

İbn Âbidîn’in son yedi cildini tercüme ederken, Ehl-i Sünnet’e hizmet ettiğini, ümmete rehberlik ettiğini hep söyledi.

Böyle bir dosttan ayrıldığım için üzgünüm. Çocukları, böyle bir babaya sahip oldukları için gururlu; ümmet ise böyle bir âlimden ayrıldığı için hüzünlüdür.

Sessizce gittiği sanılan Mazhar Taşkesenlioğlu, aslında bir ideal, bir gaye, bir âlim ve bir mücâhid portresi çizerek Rabbine kavuştu.

Biz böyle biliriz, böyle şahitlik ederiz. Ruhu şad, makamı cennet olsun.

Toplam 1 üründen 1-1 arası gösteriliyor
Ürün Favori Listenize Eklendi

Daha iyi bir deneyim için izninizi istiyoruz.

Şamil Yayınevi olarak, sizlere daha güvenilir ve kişiselleştirilmiş bir alışveriş deneyimi sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. Çerezler, tercih ve ilgi alanlarınıza yönelik özel içerikler hazırlamamıza yardımcı olur. Zorunlu çerezler haricindeki çerezlerle toplanan veriler, yurt dışında yerleşik altyapı tedarikçilerimize aktarılmaktadır. Çerezler vasıtasıyla hangi kişisel verileri topladığımız ve nasıl kullandığımız hakkında daha fazla bilgi edinmek için aydınlatma metnimizi buradan inceleyebilirsiniz: Aydınlatma Metni. Çerez politikamız ve kişisel verilerinizin korunması hakkında daha detaylı bilgi almak isterseniz, Çerez Politikamız sayfasını ziyaret edebilirsiniz.